Mimar Nazimî Yaver Yenal
Nazimî Yaver Yenal (Ömer Nazimî Yenal), 1904 yılında İstanbul’da doğar. 1920 yılında Mekteb-i Sanayi-i Nefise-i Şahane’de mimarlık öğrenimine başlar. Eğitmenleri, Osman Hamdi Bey ve Alexandre Vallaury’nin önderliğinde Paris, l’École nationale supérieure des Beaux-Arts yönetmeliğinden model alınan akademinin ilk kuşak öğrencilerinden biri olur.
Akademi hayatı boyunca pek çok önemli projede art arda aldığı birincilik ödülleri ile hocalarının takdirini toplayan Nazimî Yaver, özellikle de arkadaşları arasında yıldızlaşır. Bu projeler arasında 1925 senesinde Ankara Şehremaneti’nin düzenlediği Cumhuriyet döneminin ilk mimari proje yarışması öne çıkar. Bunu, Cumhuriyet döneminde İstanbul için düzenlenen ilk mimari yarışma “Haydarpaşa Garı Tamiri” izler. Öğrenciliği sırasında hocası Mongeri’nin bürosunda, özellikle Ziraat Bankası Ankara merkez şubesinin tasarım sürecine dahil olur.
Paris – Berlin – İstanbul Dönemi
Nazimî Yaver, 1927-1928 döneminde, Güzel Sanatlar Akademisi’nin düzenlediği ilk mimari Avrupa konkurunda birincilik alarak Paris’e ve ardından Berlin’e gider. Paris’te kaldığı süre boyunca, hem Laprade&Bazin, hem de Dudok’un güncel ve modern tasarımlarıyla yakından ilgilenir. 1931 senesinde burslu olarak yerleştiği Berlin’de, Almanya’nın en önemli mimarlarından Hans Poelzig’in “Meister Atelier” isimli “atölye-okul”una kabul edilir.
1932 senesinde Güzel Sanatlar Akademisi’ne eğitmen olarak geri döner. Kırk seneye yakın eğitimcilik kariyerine rağmen, hiçbir zaman proje hocası olmaz ve okulun yönetim kadrosunda yer almaz. Akademideki atölyesinin arka odasını, gitgide artacak biriktirme tutkusuna ayrılan, kendisine ait bir dünya olarak şekillendirir. Mimari çizimlerinden mobilya tasarımlarına kadar pek çok projeyi içeren bu dev arşiv, emekliliği sonrasında evinde özenle korunur.
İbrahim Çallı
İbrahim Çallı (13 Temmuz 1882, Çal – 22 Mayıs 1960, İstanbul), Türk ressam.
Yaşamı
Rüştiyeyi doğum yeri olan Çal’da, Mülki İdadisini ise İzmir’de bitirdikten sonra, ailesi tarafından askeri okula girmek üzere İstanbul’a gönderildi. Ancak; o, çocukluğunun tutkusu olan resim çalışmalarına yönelerek, o dönemde konaklamak için kaldığı handa konaklayan ve resim dersi alan Vefa İdadisi öğrencilerinin arasına katılarak resim dersleri almaya başladı. Parasını çaldırıp maddi sıkıntı içine girince arzuhalcilik ve daha sonra adliyede kâtiplik gibi farklı işlerde çalıştı. Ermeni asıllı bir ressamla tanıştı ve ondan resim dersleri aldı. Ressam Roben Efendi’den de resim dersleri alan Çallı, Şeker Ahmet Paşa’nın oğlu İzzet Bey’le tanıştı. İzzet Bey’in aracılığı ile Şeker Ahmet Paşa’nın önerisi üzerine 1906 yılında şimdiki adı Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi olan dönemin Sanayi-i Nefise Mektebi’ne girdi. Altı yıllık okulu üç yılda bitirdi.
İkinci Meşrutiyet’in ilanıyla Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda yapılan değişikliklerle birlikte, toplumun tüm kesimlerinde hemen hemen her alanda siyasal, sanatsal ve düşünsel yönden haklar verilince; Ressam Ruhi’nin önerisiyle çoğunluğu Sanayi-i Nefise Mektebi mezunu Sami Yetik, Şevket Dağ, Hikmet Onat, Agah Bey, Mehmet Ruhi Arel, Ahmet Ziya Akbulut, Halil Paşa, Hüseyin Zekai Paşa, Nazmi Ziya Güran, Hüseyin Avni Lifij, Feyhaman Duran, Mehmet Ali Laga ve Müfide Kadri gibi genç ressamlardan oluşan ve Türk ressamlarının ilk örgütü olan Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’nin üyesi oldu.
1910 yılında Maarif Vekaleti’nin açmış olduğu burs sınavını birinci olarak Çıplak Adam ve Harekat Ordusunun Muhafız Alayı’ndan Maksut Çavuş adlı çalışmalarıyla kazandı ve Fransa’ya gönderildi. 1910 ile 1914 yılları arası Paris’te Fernand Cormon’un atölyesinde öğrenimini sürdürdü.
Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla yurda döndü. Vallaury’nin yardımcısı olarak Sanayi-i Nefise Mektebi’ne atanan sanatçı, müttefik ülkelere Türk toplumunun değişen yüzünü sanat yoluyla aktarmak amacıyla gerçekleştirilen “Şişli Atölyesi” etkinlikleri kapsamında ürettiği çalışmarının Viyana ve İstanbul sergilerinin 1917 yılında altı eseriyle katıldığı İstanbul sergisinde “Sanayi-i Nefise Madalyası” kazandı. 1914 Kuşağı onun adıyla “Çallı kuşağı” olarak anıldı.
Çallı’nın, iyi sanatçı olmanın yanı sıra iyi bir öğretmen olduğunu da yetiştirdiği öğrencilerden anlamak olasıdır. Şeref Akdik, Refik Epikman, Saim Özeren, Elif Naci, Mahmut Cuda, Muhittin Sebati, Ali Avni Çelebi, Zeki Kocamemi ve Bedri Rahmi Eyüpoğlu yetiştirdiği öğrenciler arasında gösterilebilir.
1947 yılında, 65 yaşında akademiden emekliliğe sevk edilen Çallı, üzüntüsünü her vesilede ifade etmişti. Aynı yıl Her Hafta dergisinde yayımlanan röportajda “En verimli zamanımda çocuklarımdan ayrılmış olduğum için sahi müteessirim” diyordu. Heykeltıraş İhsan Bey emekliliğe sevk edildiğinde akademi heyeti ve müdürüyle birlikte harekete geçip görev süresini üç yıl uzattıklarını hatırlattıktan sonra, öğrencilerinin böyle bir fırsat için kendisine destek vermemesinden yakınıyordu. Aynı röportajda, Çallı’nın emekliye sevk edilmesinde akademinin resim bölümü başkanı Leopold Levy’ye yönelttiği eleştirilerin etkili olduğu iddialarına da yer verilmişti.
22 Mayıs 1960 yılında mide kanaması sonucu İstanbul’da yaşamını yitiren Çallı’yla Son Buluşmayı Hasan Âli Yücel, ölümünden sekiz gün sonra, 30 Mayıs 1960’ta kaleme aldığı “Dostum Çallı” yazısında, şöyle anlatıyor:
“Onu son defa Taksim civarında görmüştüm. O şakacı Çallı, benimle uzun bir seyahate çıkacakmış gibi içli içli konuştu. Sesi, kederli bir inilti kadar ihtiyar ve bitkin, titriyordu. Ayrılırken öpüştük, aksi yönlere yürüdük. Garip iç dürtüsüyle arkama döndüm, ne göreyim, o da bana bakıyordu. Birbirimizi bir kere daha selamladık.”
Yaklaşık 1 yıl sonra Hasan Ali Yücel’de hayatını kaybetti.